29 Mayıs 2015 Cuma

İNSANLAR BİRİSİNİN ELİNE MAL OLDUĞUNU BİLSELER, BİR DAHA YÜZÜK ALMAZLARDI.

FİLM ÖZETİ
Sierra Leone, 1999.

                                                                                              Ferhan KILINÇ

           Elmas tarlarının kontrolü için şiddetli bir iç savaş hüküm sürüyor. Binlerce insan öldü ve milyonlarcası iltica etti. Hiçbirisi elmas görmemişti.

Solomon,  ailesi , çocukları ve eşiyle birlikte Sierra Leone ‘ de yaşar . İç savaşın hüküm sürdüğü kentte Solomon ve oğlu Dia ‘nın dışarı çıktığı sırada kendilerini Devrimci Birleşik Cephe olarak adlandıran bir grup arabalarla gelerek insanları kurşun yağmuruna tutar .Kadın çocuk ve erkekleri öldüren grup bazı erkekleri de tutsak olarak alır . Tutsak ettikleri erkeklerin ellerini kesmeye başlarlar . Solomon da tutsak olmuştur ama ellerini kesmek yerine elmas madenine çalışması için gönderirler . Madende o zamana kadar hiç görülmemiş pembe bir elmas bulan Solomon elması toprağın altına gömdüğü sırada Hükümet birlikleri gelir ve madende çalışanları ve Devrimci Birleşik Cephe üyelerini tutuklarlar . Solomon hapishanede tutsak edilmişken onun elmas çaldığını gören Devrimci Birleşik Cephe komutanı ona vermesi için bağırır . Bu sırada elmas kaçakçılığı yaptığı sırada tutuklanan ve hapishaneye getirilen Danny bunu duyar ve Komutan gibi o da elmasın peşine düşmeye karar verir . Film bundan sonra filmin iki önemli kahramanı Solomon ve Danny ‘ nin birlikte yaşadıkları olayları savaşın , şiddetin , acının , korkunun , gerilimin ortasında geçen sahnelerle birleştirir . Solomon ve Danny ‘ ye basın konvoyuyla Sierra Leone’ ye gelen ve kaçakçılığın nasıl yapıldığı ve elmasların nasıl çalındığını ispatlamaya çalışan gazeteci olan Maddy ‘ de eşlik eder.

İnsanlar birisinin eline mal olduğunu bilseler ,
 bir daha yüzük almazlardı.

GİRİŞ
Sierra Leone ‘ de bulunan elmas madenleri kentteki sefaleti , şiddeti , acıyı , ölümleri , iç savaşı , hırsızlığı başlatmıştır . Sömürgeci ülkelerin hammadde hırsızlığı Sierra Leone ‘ de felaketlere yol açmış , yarattıkları kargaşa ve şiddet durumları iç savaşın devamını getirmiştir. Elmaslardan pay almak isteyen bölge halkı birbiriyle savaşmaya başlamıştır . Kadınlar, erkekler ve çocuklar öldürülmüş , kimisi elmas madenlerinde çalışmak üzere madene gönderilmiş , kimisinin ise elleri kesilmiştir. Sierra Leone ‘ li çocuklar Afrika ‘ da olan diğer savaşlardaki gibi silahlandırılmış ve birer asker olarak yetiştirilmiştir. Çocuklara silahlı eğitimler verilmiş ve insanları öldürmeleri emredilerek birer vahşiye döndürülmüştür. Çocuklar ellerindeki silahları insanlara doğrultarak gözlerini kırpmadan ateş eder hale gelmişlerdir . Bir taraftan bunlar olurken diğer taraftan sömürgeci ülkelerin elmas madenlerini kaçırmış , birer ürün haline getirerek pazarlarda yüksek kar oranlarıyla satmışlardır. Sömürgecilik hiçbir engel tanımamış ve şiddetin , ölümün , çığlıkların , sefaletin içerisinde amaçladığı şartlarla sürüp gitmiştir. Sömürgecilik batı ülkelerinin kendi ekonomilerinin çarkını döndürmek için başvurduğu bir yöntem olmuştur yıllarca. Kendi ülkelerinde bulunmayan malları yağmalamak ve bunları ülkelerinin üretim alanlarından geçirerek pazara sürmek batılı ülkelerin ekonomisinin temelini oluşturmuştur. Hammadde ihtiyaçlarını sömürgecilik üzerinden gideren batı anlayışı, hammaddenin kendi pazarlarına kar olarak dönmesi için sömürgecilik adına türlü yaptırımlar uygulamış ve kendi ekonomisine kan verirken aynı zamanda sömürdüğü ülkelerin ekonomilerinin kanını emmiştir. Sömürge ülkeleri herhangi bir hammaddenin bulunduğu, yer altı kaynaklarının zengin olduğu ülkelere adeta istila etmiş ve hırsızlık yapmıştır. Sömürdükleri hammaddeleri kendi ülkelerinde işleyerek pazara süren anlayış aynı zaman sömürdüğü ülkeye ve ülkelere bu ürünlerin satışını yapmıştır. Sömürgeci ülke kanına girdiği ülkeleri üretim ve teknolojik kabiliyette yetersiz bırakmıştır. Tüm yeraltı kaynaklarını ve değerli madenlerini ve hammaddelerini sömürdüğü ülkelerin ayaklarına teknik gelişimleri açısından taş koymuş ve kendisine muhtaç etmiştir. Sömürgeci daima ürün haline getirip kar elde edeceği maddelerin peşine düşmüştür. Bununla ilgili gereken her şeyi akıl ve ahlak süzgecinden geçirilmeden uygulanmıştır. Bir taraftan kendi ülke ekonomilerinin gelişimi ve kendi ülke insanın refahı ve geleceği için sömürüyü mübah gören zihniyet arkasında sadece bir yıkıntı ve sefillik bırakır. Marx ; Sömürgecilik, şiddet yoluyla boyun eğdirilen insanlara insan haklarını esirger ve onları zor gücüyle, Marx’ ın haklı olarak ‘’alt insan’’ dediği bir sefalet ve cehalet durumunda tutar. ( Memmi, 2009:18 ) Sömürgeci istila ettiği ülkelerin zenginliklerini çalar ve onu karanlık bir sefaletin içine doğru iter. Bir tarafta karlı bir Pazar, işleyen bir ekonomi ve müreffeh bir şehir imarı diğer tarafta talan ve yağma’ nın arasında kalmış bir karanlık şehir.

Fanon ; Sömürgeci’ nin yaşadığı şehir, dayanıklı olması için taştan ve çelikten yapılmıştır. Işıklar içerisinde, asfalt bir şehirdir; çöp kutuları her zaman meçhul artıklarla doludur, hiç görülmemiş, hayal bile edilemeyecek şeylerle dolup taşar. Sömürgeci’ nin ayakları asla görülemez,  belki denizde görülebilir ama orada da ayaklarını görecek kadar yakınına gidemezsiniz. Oturduğu yerin sokakları temiz ve düzgün olmasına, taş ve çukur bulunmamasına karşın, sömürgecinin ayakları sağlam ayakkabılarla korunur. Sömürgecinin şehri,  insanın karnının tok, sırtının pek olduğu bir yerdir, tembellik yeridir, karnı her zaman iyi şeylerle tıka basa doludur. Sömürgecinin yaşadığı yer, beyaz insanların, yabancıların bölgesidir . Sömürge halkının şehri ya da en azından yerli şehir, siyah kölelerin köyü, eski şehir, rezervasyon bölgeleri, adları kötüye çıkmış insanların yaşadığı, adları kötüye çıkmış bir yerdir. Rastgele bir yerde, rastgele bir şekilde doğarsınız. Rastgele bir yerde, rastgele bir nedenle ölürsünüz. Boş yerin olmadığı bir dünyadır orası; insanlar üst üste yaşar, kulübeleri birbirinin üstüne inşa edilmiştir. Sömürge halkının şehir aç bir şehirdir; ekmeğin, etin, ayakkabının, kömürün, ışığın, açlığın çekildiği bir yer. Sömürge halkının şehri, büzülmüş, diz çökmüş bir şehirdir, pisliğe gömülüdür. Pis zencilerin ve Arapların bölgesidir . (Fanon,  2007:45)
 Sömürgeci  öncelikle ekonomisinin çarkını döndürmeyi ve güçlü Pazar ve kar elde etmeyi amaçlar . Sömürgeci maddeleri ucuza metropole taşır ve bu maddelerden ürettiği malları yüksek kar oranıyla pazarlara sürer. Belli bir kesimin elinde toplanan para belli kişileri zengin eder . Bu sistem kapitalizmin doğuşuna ve ilerleyişine neden olur . Kapitalizm ise ülkelerin şiddet ve baskıyla sömürdüğü zenginliklerinden beslenir .Fanon kapitalistleri savaş suçlusu olarak nitelemştir ;Kapitalistler yüzyıllardır azgelişmiş dünyada tam bir savaş suçlusu gibi davrandılar. Sürgünler, katliamlar, zorunlu çalıştırma ve kölelik, kapitalizmin altın ya da elmas rezervlerini artırmak, zenginliğini ve iktidarını kurmak için kullandığı temel yöntemlerdi. (Fanon, 2007:104) Frantz Fanon, Kapitalistler yüzyıllar boyu, az gelişmiş dünyada suç işlemekten başka iş görmediler. (akt. Said, 2013:49) Kapitalizm işlediği bu suçları ekonomiye döngü kazandırmak için işler ve bu yolda şiddetin her türlüsü ve her seviyesi meşrudur . Baskı , sömürü ve şiddet ucuz hammaddeye ve yüksek kar elde edilerek pazarlarda satılacak mallara ulaşan basamaklardır. Kapitalizm ilerledikçe para ve metalar gitgide insani değerleri yerinden eder, onların yerini alır, hatalı bir şekilde insani değermiş gibi kabul edilir. Böylece para ve metalar fetişleştirilir (fetişler, bizim insani niteliklerle donattığımız nesnelerdir ). ( Loomba, 2000:45) Bu metalara ulaşmak için öncelikle ucuz hammaddeye ulaşmak  gereklidir ve bunun için sömürü şarttır . Kendi üretimini yapamayacak hale getirilen ülkelerin doğal zenginlikleri fetişleştirilen bu metalara ulaşmak için çalınmıştır .  Baharat, şeker, köle, kauçuk, pamuk, afyon, kalay, altın ve gümüşün insanları yüzyıllar boyu çekmesinin fazlasıyla gösterdiği üzere, batılı imparatorlukların yayılmasında, karın ve daha çok kar umudunun büyük önem taşıdığı açık. (Said, 2013:47) Somut olarak söylersek, Latin Amerika, Çin ve Afrika gibi sömürge ülkelerin altınını ve hammaddelerini Avrupa haddinden fazla kendisine çekmiştir. Avrupa’ nın bolluk içinde yüzen kulelerini karşılarında gören bu kıtalardan Avrupa’ ya doğru yüzyıllardır elmas, petrol, ipek, pamuk, odun ve egzotik ürünler sevkedilmektedir.  (Fanon, 2007:105) Avrupa’ nın yüzeyinde görülen ‘’bereketin’’ altında, kolonilerden akan maddi zenginlik ve emek, ‘’Zencilerin, Arapların, Hintlilerin ve sarı ırkların alın teri ve cesetleri’’ yatmaktadır. (akt:Lommba, 2000)   Bu maddelere ulaşmak isteyen sömürgeci ülkeler  aynı zamanda sömürgeleştirdikleri ülkelerdeki  toplum olgusunu yok etmiş ve tarihlerine sadece kendi tarihini, uyguladığı sömürgecilik tarihini yazdırmıştır. Bununla ilgili Memmi ;

Sömürgeci boyun eğdirmek ve sömürmek için sömürge insanını tarihsel ve toplumsal, kültürel ve teknik akışın dışına itti. Güncel ve gerçek olan şey, sömürge insanının kültürünün, toplumunun ve teknolojisinin ciddi bir zarar gördüğü, karşılığında da yeni bir yetenek ve yeni bir kültür edinmediğidir.  ( Memmi, 2009:122 ) Sömürgecilik bir gasptır ve sömürdüğü ülkelere hareket alanı bırakmamaktadır. Bir çemberin ortasına konulan ülkelerin değerli madenleri, zengin yeraltı kaynakları, yaşam hakları, şehirleri, alanları ve en önemlisi sıraya konulan tüm gasp edilmiş durumların hepsini kapsayan ‘’özgürlükleri ‘’ rehin alınmıştır. Memmi ; Sömürgeci, sömürgeleştirileni insanların çoğunluğuna bahşedilen en değerli haktan yoksun bırakır: Özgürlük. Sömürgeciliğin sömürgeleştirilene dayattığı yaşam koşulları buna yer bırakmaz; tam tersine hiç aldırmaz. Sömürge insanının bu ıstıraplı durumdan çıkış yolu yoktur- ne hukuki bir çıkış (vatandaşlığa geçme) ne de dini bir çıkış (din değiştirme). Sömürge insanı, sömürgeleştirilen olma ya da olmama arasında seçim yapmakta özgür değildir.  ( Memmi:97) O halde sömürge insanının yapabileceği ne kalmıştır geride? Kendi durumunu sömürgeciyle uyum ve birlik içinde değiştiremeyince, ona karşı çıkarak özgür olmaya çalışacaktır: isyan edecektir. (Memmi:132)
Sömürgeciliğin boyunlara taktığı yulardan kurtulmanın ne büyük yolu da isyandır . İsyan bir başkaldırıştır ve ölümün zaten olduğu bir ülkede korkmadan pahasını düşünmeden sisteme karşı yumruğunu kaldırmaktır . Özgürlüğe ulaşan yol sömürgeleştirilmiş insanlar için isyan ve başkaldırıştan geçer.

SÖMÜRGECİ DANNY VE SÖMÜRGELEŞTİRİLMİŞ SOLOMON

         Amerika’ nın ve batılı ülkelerin kapitalizm temelli üretim için ucuz hammadde sağlamak amacıyla gerçekleştirdikleri sömürgeciliği temsilen filmde Danny ’ yi görebiliriz Danny  Sömürgeci  ülkelerin gerçekleştirdiği faaliyetlerin bütününü filmde kendisinde barındırmaktadır. Kapitalist üretim sistemi ’ nin gerektirdiği ucuz hammadde ihtiyacı ve ucuz işgücü filmde gözler önüne serilmiştir. Bu filmde sömürgecilerin Sierra Leone’ de ki amacı Sierra Leone ‘ deki elmasları kaçakçılık yoluyla ülkelerine götürmek ve ele geçirdikleri bu elmasları işleyerek pazarlarda kar amacıyla satmaktır . Ucuz elmas sahiliği için ölüm dahi mübah görülmekte ve hatta amaca giden yolda en büyük korkutucu silah olmaktadır .  Zaten amaçlanan da iç savaşa sebep olduktan sonra iç savaşta kullanılan silahları finanse ederek ölümleri ve karışıklığı artırmak ve bu şekilde ölümlerle birlikte elmas hırsızlığı için alan yaratmaktır.  Danny sömürgeci ülkelerin bu amaçlarını ve bu amaca ulaşmak için barındırdıkları tüm özelliklerini kendisinde barındırmaktadır ve adeta Danny sömürgeci , Solomon ise sömürgeleştirilen insanın bir portresi olmuştur .
Zengin doğal kaynaklara sahip olan ülkeler sömürgeci ülkelerin saldırısına uğramış ve doğal kaynakları sömürülmüştür. Bir ülkede bulunan doğal kaynak ve hammadde rezervi o ülkenin geleceğinin karanlığına işaret etmenin ilk etmeni olarak görülmüştür . Sierra Leone’ de bulunan elmas madenleri Sierra Leone halkına aittir fakat her doğal kaynak gibi emperyalist ülkelerin sömürüsüyle karşılaşmıştır . Filmin açılanda geçen ifade gibi ;  ‘’ Elmas tarlalarının kontrolü için şiddetli bir iç savaş hüküm sürüyor . Binlerce insan öldü ve milyonlarcası iltica etti . Hiçbirisi elmas görmemişti .
Hammaddeleri ve değerli kaynakları sömürülen bu insanlar sömürülen ve ellerine geçmeyen elmaslardan paylarını almak için iç savaşa sürüklenmiş ve birbirlerini hedef olarak görmeye başlamışlardır . Emperyalist düşünce zenginlikleri hırsızlık yaparak mülküne geçirdikten sonra işleyip büyük pazarlarda satmaya başlamış ve iç savaşın devamı ve sermayenin kendilerine akışı için iç savaş durumlarını yaratmışlardır . Michael Barrant Brown’a göre emperyalizm “ekonomik yönden az gelismis ülkelerin gelismis olanlara tâbi olmasini saglayan ekonomik, siyasal ve askerî iliskileri niteler. Emperyalizm dünya ekonomisindeki esitsiz iliskiler sistemini tanimlayan en uygun kelimedir” ( akt. Bağçe, 2003:65 )
Sömürgecilik kendinin olmayanı hedefler.  Bir doğal kaynağın nerede olduğu önemli değildir. Ülkede bulunan her doğal kaynak o ülkenin sömürüsüne zemin hazırlamaktadır . Bu durumu ifade etmek için filmin bir sahnesinde Solomon ve Danny ’ le karşılan yaşlı adam Solomon’ a ; Beyaz Adama söyle , beni vurmasın . Solomon : Herkes gibi o da kafayı elmasla bozmuş . Yaşlı adam : Umalım da burada petrol bulmasınlar . O zaman başımız gerçekten belaya girer - Sömürgeci ’ nin hedefi doğal kaynaklara sahip olan bir ülkenin zenginliğine ulaşmaktır. Danny ’ nin sömürgeci bir ülkeyi temsil ettiği düşüncesiyle ; Komutan hapishane de Solomon ’ dan elması ister. Solomon bağırarak sen delisin , delisin! Elmas nerede , elmas nerede ?  Elmas görüyor musun ? Siz şeytanlar ailemi aldınız ! Evimi ! Her şeyimi kaybettim ! İşte bak ! Ne kaldı ? Ne kaldı ? Bir elmas varsa onu alan sendin ! . Danny bu sahnede Solomon’ da elmas olduğunu öğrenince batılı ülkelerin yaptığı gibi elmasın peşine düşer . Danny sömürgecidir ve işine yarayacak her şey onun için değerlidir ve onu elde etmelidir . Fanon ;  Sömürge insanına sömürgeciliğin asla bir şey almadan vermeyeceğini göstermek gerekir. ( Fanon, 2007:143)
Sömürgecinin tam bir efendi olabilmesi için, nesnel olarak böyle olması yeterli değildir, kendi meşruluğuna da inanması gerekir. Bu meşruluğun tam olabilmesi için sömürge insanının köle olması yeterli değildir, bu rolü kabul etmesi de gerekir. Kısacası, sömürgecinin sömürgeleştirilen tarafından kabulü gerekir. Kısacası, sömürgecinin sömürgeleştirilen tarafından kabulü gerekir. Sömürgeciyle sömürgeleştirilen arasındaki bağ bu yüzden yıkıcı ve yaratıcıdır. ( Memmi, 2009:99 ) Danny ve Solomon ’ un elmas madenine ulaşmak için yaptıkları yürüyüşlerde aralarında geçen diyalog ; Danny Solomon ’ a elimi böyle kaldırırsam , dur . Toprağı işaret edersem yat . Fırla dersem , hayatın buna bağlıymış gibi koş . Anladın mı ? Solomon : Evet patron .  Bir başka yerde ise Danny Solomon’ a bir daha hayatımı bu şekilde riske atarsan yüzünden ensene kadar derini yüzerim. 
Batılı sömürgeci ülkeler sömürgeleştirdikleri bölgelerde ki insanları çıkarlarına uğruna bir savaşın ortasına atmaktadırlar . Tahakküm altına aldıkları ve özgürlüklerine el koydukları ülkelerde çıkarları uğruna bir iç savaş çıkartırlar . İç savaşın hem çıkaranı hem kontrol altına alanı olarak kendilerini gösterirler. İç savaş emperyalist güçler için bir kaçış alanıdır. Elmasların nasıl kaçırıldığı ve iç savaşın nasıl sürdürüldüğünü Danny  filmde şöyle anlatıyor ; ‘’ Ben taşları sınırdan kaçırdıktan sonra yerel tüccarlar onları Monrovia ‘ daki bir aracıya ulaştırıyor . Aracı gümrük resimlerini ödüyor ve elmasların Liberya ‘ ya çıkarıldığını belgeliyor . Böylece yasal olarak ihraç edilebiliyorlar . Antwerp ‘teki alıcılara ulaştıklarında elmaslar tasnif masalarına götürülüyor ve artık soru sorulmuyor . Hindistan ‘ a gittiklerinde kirli taşlar, dünyanın dört bir yanında gelen temiz taşlarla karıştırılıyor. Böylece diğer elmaslar gibi oluyorlar. Londra ‘ ya gittiğimde Simmons ‘ la buluşurum. Arz ve talep. Arzı kontrol eder ve talebi yüksek tutarsın. Taşları pazarın dışında tutmak için sakladıkları bir yeraltı kasaları var. Böylece fiyatları yüksek tutabiliyorlar. Eğer asiler bir milyar dolar değerinde ham elmasla pazarı boğmak isterlerse Van De Kaap gibi bir şirket, ki elmasların nadir olduğunu söylerler, bununla baş edemez. Özellikle de çulsuz bir enayiyi üç aylık maaşını bir nişan yüzüğüne yatırmaya ikna etmektelerken. Teknik olarak söylersek, savaşı finanse etmiyorlar; ancak yarattıkları durum, savaşın sürmesine yol açıyor . Batı medeniyetinin günümüzde yaşladığı zenginlik ve refahta eğitimli insan yetiştirmelerinin önemi olduğu kadar hiç şüphesiz bu ülkelerin kendilerinden kat be kat büyük sömürgelerinin insan dahil tüm kaynaklarını kullanmalarının da etkisi vardr .(Demir:118)
Tıpkı burjuvazinin bir proletarya imgesi sunması gibi, sömürgecinin varlığı da sömürgeleştirilenin bir imgesine çağrı yapar ve bunu dayatır. Bu imgeler, sömürgecinin ve burjuvanın varlığının ve davranışlarının şoke edici görünmemesi için bahane haline gelir. ( Memmi, 2009:91 ) Sömürgeci ülkeler çıkarlarının peşinden koşarken tahakküm altına aldıkları ve sömürgeleştirdikleri ülkeleri lanetlemeye başlarlar. Sömürgeleştirilen ülkeleri  zaten karışıktır, kendi işini kendi yapamaz, hiçbir üretimleri olmaz , yaşam koşulları vasatın altında ve korunmaya ve bakılmaya , müdahale edilmeye muhtaç ülkeler olarak nitelendirirler . Onlar bu ülkeleri sömürgeleştirmekten  öte , orayı düzene sokmak için ve orada ki insanlara yardım eli uzatmak için oradadırlar . Ve düzene soktukları ülkeden hakları olanı almalılardır . Özgürlüklerini gasp ettikleri yerde bulunduğu insanlar, eğitimsiz , fakir , cahil , geri kalmış , beceriksiz olarak nitelendirilir ve bu niteliklerden asla kurtuluş yoktur .  Tek kurtuluş yolu artık medeniyetin bir beşiğinin oraya elini dokundurmasıdır . Dokunmak zorunda olan elin nasıl olduğu önemli değildir aslında . Karar vericinin hükmündedir yine . Kanlı bir el de olabilir. Bu elin kanlı olması o halkın işe yaramazlığından daha kötü bir şey değildir. Zaten onlar olmasa da orada kan dökülecetir . Bu konuda  Maddy ’ nin insanların öldüğü, öldürülenlerin bilinmediği ve her gün binlerce insanın ya öldüğü ya da kaçtığı sözlerine ilişkin sözlerine Danny ‘ nin verdiği cevap bu düşünceyle paralellik göstermiştir  ;  ‘’ Buradaki insanların birbirini öldürmesi bir yaşam biçimi ve hep böyle oldu ‘’ . Sömürgeleştirilen insanların işe yaramazlığı ve kendi kendilerini yönetemeyecekleri düşüncesini  Solomon ‘ un sözlerinde  görüyoruz . Büyükbabam pek çok savaş hikayesi anlatmıştı. Mende ’ nin Temne ’ yle nasıl savaştığını ya da bir kadın kaçırıldığında , iki kabilenin nasıl savaşacağını. Beyazları anlıyorum , elmaslarımızı istiyorlar değil mi ; ama benim insanım , kendinden olana bunu nasıl yapabiliyor ? Bizde bir terslik olduğunu söylüyorlar , kara derimizin içinde . Beyaz adam hükmederken , daha iyi durumda olduğumuzu .
 Memmi, onları ‘’kendini aklama’’ya götüren adımların sırasını çarpıcı bir şekilde açıkladı. Muhafazakarlık vasat insanların seçilmesine neden olur. Vasatlıklarının farkında olan bu gaspçı seçkinler ayrıcalıklarını nasıl sağlar ? Yalnızca tek bir şekilde : kendilerini yüceltmek için sömürgeleştirileni alçaltmak, yerlilerden insanlık unvanını esirgemek ve onları yalnızca yoksun olarak tanımlamak. Bunu da kanıtlamak zor değil, çünkü sistem onlardan her şeyi esirger. Sömürgeci uygulama, sömürgeci fikri bizzat olguların içine kazımıştır; sömürgeciyi de sömürgeleştirileni de belirten şey, olguların hareketidir. Örneğin zulüm , zulüm aracılığıyla doğrulanır; Ezenler kötülükleri zor yoluyla üretir ve korur; bu kötülükler de , onların gözünde,  ezilenleri, kaderlerine layık olmak için benzemeleri gereken hale gittikçe daha çok benzetir. Sömürgeci, sömürgeleştirilenin ‘’insanlıktan çıkarılması’’ çabasını sistematik olarak sürdürerek, yeni sömürge aygıtıyla her gün biraz daha özdeşleşerek, kendini aklayabilir ancak. Terör ve sömürü, insanlıktan çıkarır ve sömürücü, sömürüsünü daha da ileriye götürmek için bu insanlıktan çıkarma yoluna kendini rahatlıkla sokar.   ( Memmi, 2009:20 )
Örneğin sömürgeleştirilen, sömürgeleşmeden önce zaten geri değil miydi? Sömürgeleştirilmelerine izin veriyorlarsa, bunun nedeni tam da ister askeri açıdan ister teknik açıdan olsun savaşacak kapasiteleri olmamasıdır. ( Memmi, 2009:44 ) Avrupa ‘ nın sömürgeleştirdiği bölgeleri nitelediği özelliklerle ilgili0 Said : Kolonileştirilmiş haklar irrasyoneldir ama Avrupalılar rasyoneldir; birinciler barbar, şehevi ve tembel Avrupa ise cinsel iştahların denetim altından tutulduğu ve başat etiği sıkı çalışma etiği olan medeniyetin kendisidir; Şark durağandır, Avrupa ise gelişir ve ileri yürür; Avrupa’ nın erkeksi olabilmesi için Şark’ ın kadınsı olması gerekir. ( akt. Loomba, 2000:68 )
Sömürge ile birlikte kapitalizm ‘’ kadınsılaştırılmış ‘’ sömürge ülkelerini yağmalar , geri bırakır ve kendine bağlar . Kapitalist ekonomi ‘ nin devamı ve gelişimi için yağmalamak , çalmak ve karlı fiyatlarla pazarlarda satmak sömürgeci ülkelerin amacı olmuştur . Kapitalist düşüncenin yaptıkları ile ilgili Luxemburg ;  “Kapitalist üretimin yasalari ve biçimleri, daha en bastan, tüm dünyayi üretim güçleri deposu haline sokma amacini tasir. Sömürmek amaci için, üretim güçlerine el koymaya itilen sermaye tüm dünyayi yagmalar, üretim araçlarini dünyanin dört bir yanindan, her düzeydeki tüm uygarliklardan, tüm toplum biçimlerinden, gerekirse kuvvet kullanarak saglar, gasp eder. Üretilmis olan arti-degerin maddi biçiminin çözmüs olmaktan çok uzak durdugu kapitalist üretimin maddi ögelerinin saglanmasi sorunu, çok farkli bir yön alir. Sermayenin, realize ettigi arti-degeri üretken bir sekilde kullanabilmek için, hem kalite hem de miktar açisindan, sinirsiz seçenekte üretim araçlari saglamak üzere, tüm dünyayi giderek daha tam bir sekilde tüketmesi, gereklilik halini alir” (Luxemburg, 1986: 274). Batılı emperyalist güçler bir ülkede yaşanan sorunların her zaman takipçisi olmuşlardır. Bir ülkeyi tahakküm altına almak ve doğal kaynaklarını , işgücünü , insanını ve kanını sömürmek için  ülkede yaşanan olayların arkasına sığınmışlardır . Bir ülkede yaşayan halk kendi ülkesinde yaşama özgürlüğünü kaybetmiş , kendisinden farklı ve kendisinden olmayan birisinin efendiliği altına girmiştir. Doğal kaynakların asıl sahiplerinin ülkelerinde yaşama hakkı bile sömürgecilerin elindedir . Danny Sierra Loene ‘ li barmenle konuşmasında sömürgeci ile sömürgecileştirenin diyaloğunu yansıtmaktadır . Danny barmen ’ e - Aileni götürmenin zamanı gelmiştir belki de ? der. Barmen Danny ’ ye peki nereye gideceğiz? . Helikopteri havalandırıp sizler gibi uçalım mı ? Burası benim ülkem , ahbap . Siz gelmeden çok önce buradaydık , siz gittikten sonra da burada olacağız .
Filmde de Danny ‘ nin değindiği gibi sömürgeci ülke aslında iç savaşı finanse etmemektedir . Ülkeyi soktukları durum ve yarattıkları hal iç savaşın devamını sağlamaktadır . İç savaşın devamını sağlayan sömürgeci daha sonra savaşı durdurmaya çalışan konuma geçer ve her basamakta bu çabası için zenginliklerden payını alır . Albay , Freetown hükümetinden DBC örgütünün eylemlerini bitirme isteği alır ve bunu yerine getirmek için harekete geçer . DBC örgütünün ise işgal ettiği yerlerde kullandığı silahlar sömürgeciler  tarafından verilmektedir . Danny ve Albay’ ın konuşmalarında iç savaşın sömürgeciye olan faydasını görebiliriz . Albay : Asiler elmas tarlalarını geri almışa benziyor Danny. Sierra Leona hükümeti , oraya gidip asilerin işini bitirmemiz için bizimle bağlantıya geçti . Danny  : Yani asilere silah satıyorsunuz ve onları kullandıklarında hükümet sizi kiralıyor ? Güzelmiş efendim . Karşılığında maden imtiyazı istiyorsunuzdur herhalde ? Albay : Biz hükümeti koruduk , onlar da minnettarlıklarını gösterdi . Danny  ve zengin oldunuz değil mi ? Sömürgecinin sömürge insanıyla aynı yola girmesinin tek amacı yolun sonunda kendisini bekleyen iyi şeylerin varlığı olmuştur . Ama o bunu hiç anlayamaz. Sömürge insanına yardım etmek istiyorsa, bunun tek nedeni tam da kaderlerinin onu gerçekten ilgilendiriyor olması, onların kaderiyle kendisininkinin iç içe geçmesi ve birbiri için önemli olması, sömürgede yaşamaya devam etmeyi ummasıdır. (Memmi, 2009:53) Danny ’ nin Solomon’ u kurtulmak için kullanması ve bunu ona yardım ediyormuş gibi yapması batılı ülkelerin sömürgeleştirdikleri ülkelere yaptıkların aynısıdır. Önce amaçlarına ulaşmak için bir ülkeyi tahakküm altına almak ve sonrasında çıkarları uğruna ona yardım ediyormuş gibi görünmektir .
Çıkarları uğruna karışıklığı çıkaran ve arkasından düzeni sağlamak amacı ile yola çıkmış gibi görünen sömürge ülkeleri sürekli olarak yaptıkları bu eylemleri inkar eder ve sömürgeleştirdikleri insanları suçlarlar . Danny sürekli olarak Afrika’da ki durumu inkar etmektedir. Sömürgeciliği reddeden bir sömürgecinin tavrından mantıksal olarak nasıl bir sonuç çıkar? Sonunda belki adalet sunağında, ama gene de kurban edilerek boğazlarının kesilmesiyle sonuçlanacak bir tavra karşı neden kendilerini şiddetle savunmasınlar ki? Keşke tavırlarının adaletsizliğini tam olarak kavrayabilseler ! (Memmi, 2009:41)  Kaldı ki kolonyalist kendini sömürgeci olarak kabul eden bir sömürgecidir aslında. Ardından da kendi konumun apaçık ortaya koyarak sömürgeciliği meşrulaştırmaya çalışır. Bu daha mantıklı bir tavırdır; sömürgeciliği reddetmekle birlikte sömürgede yaşamayı sürdüren sömürgecinin ıstıraplı dansından duygusal olarak daha tutarlıdır. Biri, yaşamını ideolojisine uyarlamaya boşuna uğraşırken,  diğeri ise, ideolojisini yaşamına uyarlamaya, böylece tavrını bütünleştirmeye ve haklı çıkarmaya uğraşır. Genel olarak bakıldığında, kolonyalist olmak, sömürgecinin doğal eğilimidir. (Memmi, 2009:62)
Sömürgeciler sadece hammaddeleri , doğalkaynakları, zenginlikleri çalmamıştır . Aynı zamanda bir ülkenin tarihini , geçmişini ,kültürünü, kimliğini, değerlerini ve insanların acılarını sömürmüşlerdir. Emperyalist düşünce her durumu fırsata çevirmek için sürekli olarak tetikte beklemektedir ve kendisini zenginliğe ulaştıracak her şeyi sömürmüştür. Filmde aynı zamanda bir ülkenin elmas madenlerinin sömürülüşünün yanında insanların acılarının, kimliklerinin, yaşadıkları travmaların sömürülüşü anlatılmıştır. Gazeteci mesleği ile Maddy bir haber yazma esnasında gelip yazdığı metni okuyan Danny’ le diyaloğunda bunu yansıtır .
Danny : 90 derece sıcakta ,  Solomon Vandy dizlerinin üstüne çöker, tel örgüleri güçlü elleriyle sarsarak..
Maddy :  Ne? Acısını sömürdüğümü mü düşünüyorsun ? Haklısın. Bu boktan. Tıpkı o reklam kokan haberlerden biri gibi. Göbekleri şişmiş, gözlerinde sineklerin dolaştığı küçük siyahi bebekler vardır ya. Bende de ölmüş anneler, doğranmış uzuvlar; ama hiçbirisi yeni değil. Belki okudukları zaman insanları gözyaşına boğmaya yeter hatta belki bir çek bile yazarlar; ancak olanları durdurmaya yetmeyecek. Kurbanlar hakkında yazmaktan bıktım; ama tek yapabildiğim de bu. Çünkü gerçeklere ihtiyacım var; İsimlere ihtiyacım var; Tarihlere ihtiyacım var; Resimlere ihtiyacım var. Banka hesaplarına ihtiyacım var. İnsanlar birisinin eline mal olduğunu bilseler , bir daha yüzük almazlardı. Ancak bu hikayeyi yazamam. Ta ki kanıtlanabilir gerçeklere ulaşana dek.
Acıları sömüren ve bu acıları dahi bir kazanım aracına çeviren basın eleştirisi, basının Afrika’ da geçen savaşın sadece haber yapma ve olanları yansıtma görevi ile de eleştirilmiştir. İnsanların toplandığı ve sığındığı kampa giden Maddy şu şekilde eleştirir ;  Maddy : Şu an Afrika’ nın en büyük  ikinci mülteci kampı. CNN’ de Spor ve Hava Durumu’ nun arasında bir dakika şansı olabilir belki. Koca bir ülke evsiz bırakıldı.
Evsiz bırakılan koca bir ülke ‘nin emperyalist düşünceye tek faydası çarpıcı fotoğraflar ve ilgi çekecek , metalaştırılan acının satılacağı bir şeyler bulmak. Fotoğraftaki acılar ve travmalar değildir onlar için önemli olan . O acıların ve travmaların getireceği zenginliktir.
SONUÇ
Sömürgecilik değerli madenlere ve doğal doğal kaynaklara sahip olan ülkelerin kaderi olmuştur . Sömürgeci ülkeler ekonomilerinin temelini bu kaynakları çalmak ve bunu kara çevirmek üzerine kurmuşlardır. Sömürgeleştirmeye maruz kalan ülkelerde ise iç savaş başlamış, şiddet, ölüm, sefalet, açlık gibi kavramlar kendilerine yer bulmuştur . Sömürgeci ülkeler sömürgeleştirdikleri ülkelerin sadece kaynaklarını değil, acılarını, kültürlerini, tarihlerini, duygularını sömürmüşlerdir. Geriye kalan sadece sömürgeleştirmenin bir tarihi ve tamiri mümkün edilmez duygular olmuştur. Ayrıca bu savaşlar ile birlikte yaşayan insanların üzerine sömürgeleştirme döneminden hala izler bulunmaktadır. Sömürgeci ülkeler şu anda yaşadıkları zenginlikleri eskiden sömürdükleri ve hala belli yollarla ve emperyalist düşüncelerle tahakküm altında tuttukları bu ülkelere borçludurlar. Sömürgecilik tarihte hep var olmuş ve yöntemler değiştirerek farklı şekillerde var olmaya devam etmektedir. Doğal kaynaklara ve değerli madenlere sahip olan ülkeler ise sömürgeleştirmenin farklı yöntemleri altında bir bakıma hala sömürgeleştirmeyi yaşamaktadır.
KAYNAKÇA
Fanon, F. (2007) ‘’Yeryüzünün Lanetlileri’’ Versus (2007)
Lommba, A. (2000) ‘’Kolonyalizm Postkolonyalizm’’ Ayrıntı Yayınları (2000)
Memmi, A. (2009) ‘’Sömürgecinin Portresi Sömürgeleştirilenin Portresi’’ Versus (2009)
Said, E. (2013) ‘’Kültür ve Emperyalizm’’ Hil Yayınları (2013)
Bağçe, H.E. (2003) ‘’Emperyalizm Kuramları ve Amerikan Kamu Diplomasisi’’ (2003)
Demir, A.  ‘’ Sömürge Devletlerinin Kullandığı Sömürgecilik Araç ve Metotları Vaka Analizi : Belçika Krallığı ‘ nın Kongo’daki Sömürge Dönemi



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder