RESMİ TARİH ( LA HİSTORİA OFİCİAL) FİLMİ ÜZERİNDEN
ÜÇÜNCÜ SİNEMAYA BİR BAKIŞ
Emrah EMİNOĞLU[1]
1.
Giriş
Bu
çalışma “Üçüncü Sinema” bağlamında “Resmi
Tarih” filmini ele alacaktır. Bu film, 1976-1983 yılları arasında
Arjantin’de meydana gelen Askeri darbe dönemlerinin toplum üzerindeki
etkilerine değinmektedir. Ancak toplumsal etkilere neden olan bu tarihsel
sürecin izleri, iktidarın tarihi- resmi tarih- tarafından örtülmeye, unutturulmaya
çalışılmaktadır. Film, resmi tarihe
karşı bir duruş göstererek politik bilinç oluşturma, örtüleni açığa çıkarma,
hatırlatma noktasında önem taşır. Filmin, Üçüncü Sinema ile olan ilişkisi,
taşıdığı bu önem üzerinden kurulacaktır. Mike Wayne (2011a) Üçüncü Sinemanın,
tarihi süreç, değişim, çelişki ve mücadele gibi tarihin diyalektiği olarak
kavramanın araçlarını geliştirmeye çalıştığını ifade eder ve Tarihin, büyük açıklayıcı olduğunu; Niye biziz?
Neredeyiz ve Kimiz? Sorularıyla karşı karşıya kaldığımızı belirtmiştir. Üçüncü
Dünya Sinema filmlerin politik ve kültürel önemi tarihsel süreçlere
yakınlıkları ve bu süreçlere karışmalarıyla daha da önem kazanmaktadır (Wayne,
2011a: 15). “Resmi Tarih” filmi, Arjantin yakın tarihini ele alarak politik
bir zemin üzerinde kurulmuş ve tarihe ezilenin perspektifinden-sosyalist bakış
açısıyla- bakarak geçmişte olanı yeniden-güncel bir şekilde verirmiştir. Yazılı-tarihin
değindiği geçmişin hakikat sorunsallığı üzerinde durur ve buna karşı bir bilinç
oluşturmaya bu hakikat sorunsallığı ile mücadele etmeye çalışır. Bu noktada
Wayne ‘nin belirtiği gibi Üçüncü sinema filmlerinin, tarihsel süreçlere
yakınlığı ve bu süreçlere karışmasıyla önem kazandığı unsuru “Resmi Tarih” filmi için de geçerlilik
göstermektedir. Filmi ele almadan önce Üçüncü Sinema ve Tarih Anlatısındaki etkin
rolü üzerine değinmekte fayda var.
2.
ÜÇÜNCÜ
SİNEMA ÜZERİNE
Üçüncü Sinema,
1960’ların sonuna doğru bir dönemde ortaya çıkmaya başlamıştır. Bu dönem,
toplumsal mücadelelerin en yoğun bir şekilde verildiği tarihsel süreçte hızlı
bir değişim ve dönüşümün görüldüğü oldukça hareketli bir dönem olmuştur. Küba
devrimi, Cezayir Savaşı, Vietnam Savaşı, Filistin-İsrail mücadelesi, 68 öğrenci hareketi, Brezilya’da 1964-1968 darbeleri,
Ailende ve Peron dönemleri gibi önemli olaylar ve gelişmeler bu dönem de meydana
gelmiştir. Bu olaylar sinemayı da etkilemiş, sinemaya yaklaşım tarzını şekillendirmiştir.
Batı’dan bağımsız, Batı karşıtı, Politik alanda batıyla mücadele eden yeni
sinemacılar ortaya çıkmış, sinemaya ilişkin Manifestolar yayınlayarak
başlangıcı Latin Amerika olmak üzere Üçüncü Sinema anlayışını, bu sinemanın
dilini ortaya çıkarmışlardır. Bu önemli manifestolar şunlar olmuştur. Fernando
Solanas ve Octavio Getino’nun “Üçüncü
Sinema Manifestosu”(1968), Glauber Rocha’nın “Açlığın Estetiği”(1965), Julio Garcia Espinosa’nın “Mükemmel Olmayan Sinema”dır (1969).
Üçüncü Sinema terimi ilk olarak Solanas ve Getino’nun “ Üçüncü bir sinemaya doğru” manifestosunda kullanılır. Somut bir
film çekme deneyimine dayanan manifestoda, Solanas ve Getino yeni
tamamladıkları “Kızgın Fırınların
Saati”(La Hora de Los Hornos, 1968) filminin üretim, dağıtım ve gösterim
sürecinden yola çıkmışlardır. (Çetin-Erus, 2007: 27). Bu filmin çekildiği
dönemde 1966 yılında Arjantin’de gerçekleşen Askeri darbenin yarattığı zorlu
koşullara rağmen, gizli bir şekilde kolektif bir çalışma sonucu gerçekleştirildi.
Film gösterimi sırasında yönetmenler Solanas ve Getino da dâhil olmak üzere
filme ara vererek film üzerinden tartışmalar gerçekleşmiştir. Bu yönetmenler
tartışmalar esnasında şunları dile getirmiştir: “ bizim ortaya koyduğumuz şudur: En önemli şey film ve onun içerdiği
enformasyon değil, onun nasıl tartışıldığıdır. Böyle filmlerin amaçlarından
biri insanlara kendilerini bulmalarını ve kendi sorunları hakkında
konuşabilmeleri için bir ortamı, durumu yaratmaktır. Projeksiyonun
gerçekleştirildiği mekân insanların bilinçlerinin geliştirdikleri ve
konuştukları bir yer olmaktadır” (akt: Temiztaş, 2002: 42) Arjantin’de Solanas
ve Getino’nun birlikte Üçüncü sinemaya ilişkin çalışmalarında etkili olan Brezilya
yeni sinema akımının önde gelen ismi Glauber Rocha olmuştur. “Açlığın Estetiği” manifestosunda Rocha,
Brezilya’da Üçüncü sinemayı başlatan kişi olmuştur. Rocha’ ya göre film, gerek
ele aldığı konu gerek bunu işleyişinde geleneksel kalıpların dışına çıkmalıdır.
Latin Amerika’nın özgünlüğü, onun açlığıdır ve açlığın en soylu kültürel
bildirgesi şiddettir. Bu doğrultuda açlık ve şiddet filmin odak noktasını
oluşturur.( Chanan’dan Akt: Çetin Erus, 2007: 25) Üçüncü Sinemaya ilişkin bir
diğer manifesto olan Espinosa’nın “Mükemmel olmayan Sinemaya” manifestosuna bakacak olursak ati-emperyalist
devrimi gerçekleştirmiş Küba’ya değinmek gerekir. Devrimden sonra Küba’da
sinemacılara sunulan özgür bir ortamla birlikte filmin üretim sürecinde verilen
rekabetin ortadan kaldırılması, sinemacıların sanatsal özgürlüklerini sağladı
ve sinema dilinde farklı üslubun gelişmesinde yardımcı oldu. Espinosa; az
gelişmiş dünyada tek ve sanatsal kusursuzluğun sahte hedefler olduğunu ileri
sürer. Büyük ticari filmlerin üretim değerleriyle aşık atmaya kalkmak sadece
bir israf değil, bu değerler beraberinde Hollywood’un ideolojisini ve pasifize
edilmiş seyirciyi getirdiğinden devrim karşıtlığıdır .( Chanan’dan Akt: Çetin
Erus, 2007: 32) Avrupa ve Hollywood sinemasının yetkin bir biçimle mükemmel
olma anlayışına ve bu anlayışın dayatılmasına karşı çıkılmış ve sanattın
mükemmel olmayan bir biçimde de yapıla bilineceği fikri savunulmuştur Üçüncü
sinema, anti-emperyalist direniş, devrimci bir bakış anlayışı gösterir.
Espinosa’nın belirttiği gibi Hollywood’un pasif izleyici yaratmasına karşı
Üçüncü Sinema İzleyiciyi aktifleştirir ve onun bilinçlenmesini sağlar. Ayrıca
Avrupa’nın birey odaklı sinemasının karşısında durarak toplumsal mücadelenin
bir aracı haline gelmiştir. Solanas ve Getino’nun Üçüncü Sinema ayrımlaştırması
ile Üç Dünya teorisi arasındaki koşullar zorunlu farklılaşmalara rağmen
belirgindir. Solanas ve Getino’nun manifestolarında Üçüncü Sinema kavramı salt
Üçüncü Dünya ülkeleriyle sınırlı bir tanımlama olarak karşımıza çıkmamıştır.(
Temiztaş, 2002: 41) Üçüncü Sinema her şeyden önce Üçüncü Dünyada ortaya çıkmış
olsa da o dönemden bu yana (başlı başına başka bir kategori olan) Üçüncü Dünya
sinemasıyla birleşmiştir. Çünkü Gabriel’in ısrarla belirttiği gibi Üçüncü
Sinema coğrafyayla tanımlanan bir sinemadır.( Wayne, 2011a: 9) Üçüncü Sinema
kavramı, Solanas ve Getino tarafından ortaya atılmış olsa da kullanımı onların
belirlediği şekilde kısıtlı kalmamıştır. 1982 yılında Gabriel ile başlayarak
Üçüncü Sinemanın ne olduğu, neleri gerektirdiği ve dolaysıyla hangi
yönetmenlerin ve filmlerin Üçüncü sinema kapsamında ele alınması gerektiği
tartışıla gelmiştir. Üçüncü Dünya kavramının iyice muğlaklaştığı, devrim
coşkusunun küreselleşen dünyada yerini kapitalist düzenin kanıksamasına
bıraktığı son on, yirmi yılda çok daha farklı ölçeklerde ve kısmen farklı
coğrafyalarda oluşan muhalefet için Üçüncü Sinema deneyimi ve teorisi önemli
dersler içermektedir. (Çetin Erus, 2007: 47) Coğrafi alanla sınırlandırılmayan
Üçüncü Sinema, kültürel politikalara işaret eden metropollere karşı anti-emperyalist
bir mücadele veren, bu mücadeleyi benimseyen bir sinema olmuştur. 1990’larda “Doğu” Bloğunun çökmesiyle birlikte
oluşan yeni dünya düzeninde Üçüncü Dünya kavramı muğlaklaşsa da Üçüncü Sinema
küreselleşmeye karşı bir direniş ile varlığı sürdürmektedir. Günümüzde ortaya
çıkan Üçüncü Sinema Filmleri, hâlâ toplumsal gerçekliği ifade etmeye çalışan,
araştıran, sorgulayan, bir tutum gerçekleştirmektedir.
3.
ÜÇÜNCÜ
SİNEMANIN TARİH ANLATISINDAKİ ETKİN RÖLÜ ÜZERİNE
Görsel
anlatının gücünün toplumlar üzerindeki etkisiyle birlikte sinema, tarih
yazıcıları için kayda değer bir alan olur. Resmi tarih yazıcılarının iktidarlar
olduğunu belirten tarihçi Jonh Tosh’a göre “tarih siyasal bir savaş meydanıdır.
Otoriteye başkaldıranlar da ve bu başkaldırıyı boğmaya çalışanlar da tarihin
desteğini yanlarına almaya çalışırlar.” (Tosh, 1997: 11) Bu noktadan hareketle
tarihi anlatmada sinemanın da taşıdığı önemine vurgulamakta fayda var.
Bildiğimiz üzere tarihin toplumsal rolü,
insanların yaşayışında, dünyaya bakışında, diğer kişiler ya da
toplumlarla olan ilişkisinde kısacası hemen hemen her alanda bilincimizi aşırı
derecede etkileyen önemli bir güçtür. Görsel kültürün etkisiyle birlikte
tarihin toplumsal rolünün bilincimiz üzerindeki etkisinin gücü perçinleşmektedir.
Özellikle sinema bu noktada önemli bir yerde durur. “ Filmler bilinçlenme
faaliyetine yardımcı olduğu ölçüde tarihin bir edimcisi haline gelir.” (Ferro,
1995: 11) İdeolojik amaç taşıyan resmi ve konvansiyonel yazılı tarih metinleri, görsel anlatının gücünden faydalanarak sinema
alanında yeniden tezahür etmiştir. Aynı zamanda gerek yazılı tarihe karşı
gerekse bu yazılı tarihin görsel biçimine karşı gelen, sinemanın olanaklarından
faydalanılarak bir takım karşı- tarih söylemleri de yaratılmıştır. Karşı- tarih
söylemlerinin oluşturulmasında 1960’lı yıllarda başlayan toplumsal mücadeler
önemli bir yerde durur. Bu yıllarda anti-emperyalist hareketlerin, sömürgeci
ülkelere karşı direnen ve bağımsızlığını kazanan sömürge ülkelerinin
-postkolonyal disiplinin etkisiyle beraber- sömürgeci ülkenin tarihine karşı
kendi tarihini ( yerel kültürünü) arama girişimleri başlamıştır. Üçüncü
sinemanın taşıdığı öneme bu noktada değinebiliriz. Çünkü Sömürge ülkelerinin-Üçüncü
Dünya- kendi tarihlerine değinip bilinç oluşturmada Üçüncü Sinema önemli bir
araç olmuştur. Üçüncü Sinema gerçeklik ve tarih ilişkisini sorgulayarak yeni
bir kültürün ve toplumsal değişimlerin ifadesi olmak durumundadır.( Temiztaş,
2002: 41) Tarih ilişkisini sorgulamak, politik
bir yaklaşımla doğar ve son kertede Dünya ‘yı kavrayışla ilişkilendirilir. Tarihin,
politik alandan azade olmayışı yine aynı şekilde Üçüncü sinema filmlerin
politik oluşu, bu iki alanın birbiriyle
olan ilişkisini temellendirmiştir. Kuşkusuz her filmin altında bir ideolojinin
yattığı düşüncesi bizi her filmin politik olduğu kanısına götürmektedir. Ancak
Wayne ’nin de belirtiği gibi tüm filmler eşitsiz erişime, maddi ve kültürel kaynakların
dağıtımına ve farklılıklara göre kabul görme sınıflandırma anlamında
politikleşmektedir. Üçüncü sinema ise öncelikle kendi sosyalist bakış açısıyla
tanımlanır, dar anlamda politikadan çok
daha fazlasıyla ilgili olan bir politik sinema olmuştur.(Wayne, 2011a: 12).
Üçüncü sinemanın politikliği, birinci sinema ve ikinci sinemanın aksine
toplumsal olana değinmesi ve kolektif bir bellek oluşturması açısından
karşı-tarih yazımı için başvurulan önemli bir unsur olmuştur. Bu bağlamda
Üçüncü Sinemanın tarihsel gelişiminde Wayne bize önemli bir perspektif sunar.
Wayne (2011a) üçüncü sinemanın köklerinde Sovyet devrim sinemasının yattığını
ifade eder. Wayne ‘nin bu tespiti bizi yeniden erken Sovyet sinemasına
götürürken S. Einstein’ın yapmış olduğu
“Potemkin Zırhlısı” filmini
kaçınılmaz olarak karşımıza çıkarır. Dünya sinema tarihi içerisinde önemli bir
yeri olan bu filmin ele aldığı konunun yakın tarih ile ilişkisi olması
dikkatlerden kaçmaz. Üçüncü sinemanın kökleri Sovyetlere uzatan Wayne ’den
hareket ettiğimizde bu köklerin tarih anlatıları ile kurduğu ilişkiler
dikkatimizi çeker. Bu bağlamda belki de Üçüncü Sinemanın en başından beri
tarihle yakın bir ilişki içinde olduğunu söylemek mümkün olabilir. Diğer yandan
oluşturulan tarihsel anlatının gücü de önemlidir. Potemkin Zırhlısının yarattığı etkiyi takip edecek olursak Sovyet
devrim sinemasının tarih bilinci oluşturmada taşıdığı önemi vurgulayan tarihçi
Marc Ferro ’ya döneriz. Ferro, Potemkin Zırhlısı filmine değinerek 1905
ayaklanmalarına ilişkin belleklerde egemen olan görüntülerin bu filmin
görüntüleri olduğunu ifade eder. Filmlerin, gerçekte olanı hayal gücüyle
vermesi durumunda bile, tarih bilincini
oluşturmada ki önemi vurgulayarak şunları dile getirmektedir: “Nasıl oluyor da,
bu film bir devrim durumunu uzmanca ya da eleştirel biçimde yazılmış herhangi
bir tarihsel yapıttan çok daha iyi hayranlık verici bir biçimde yansıtabiliyor,
böylece sanatçı hayali olgulardan hareketle gerçeği yeniden aktarıyor, Tarihi
anlaşılır kılıyor.” (Ferro, 1995: 181) Burada dikkatimizi çeken bir nokta
Sovyet sinemasının bize sunmuş olduğu oldukça berrak ve güçlü bir tarih
anlatısının varlığıdır. Ancak 1970’ler den sonra yaygınlaşan üçüncü dünya sinemasının
tarih anlatısı Latin Amerika ve Afrika ülkelerinde karmaşık bir hal almaktadır.
Üçüncü Sinemanın tarihi ele alışı Avrupa sinemasının yaklaşımından daha farklı
ve daha komplike olabilmektedir. Sebeplerini düşündüğümüzde karşımıza fail
olarak emperyalizm çıkar. Emperyalizm, Latin Amerika ve Afrika’da özgün
değerleri, kimlikleri ve tarihi tahrif etti. Böyle bir mirası devralan Üçüncü
Sinemanın kendi tarihini kendi ayakları üzerine oturtması kaçınılmaz olacaktır.
Kendi ayakları üstüne oturtması kolektif bir tarih anlayışının oluşmasıyla
gerçekleşecektir. Batı kapitalizmin içinde tarihin anahtar faili olarak sunulan
bireydir. Üçüncü Sinema sanatçıya ilişkin bireyci anlayışın bir eleştirisini
sunar. Üçüncü Sinema kuramı ve uygulamasının birey üzerine varsayılan(ister
Akademik isterse kitle iletişim araçlarının temsilleri olsun) tarih yazımının
bir eleştirisini ve alternatifini sunar. Tarihin, alternatifinin
oluşturulmasında, yeniden inşasında egemen olanın dışarda bıraktığı unsurlar
yaşadıkları acı ve verdikleri mücadeleler gelecek kuşaklara bir takım
sorumluluklar yüklerler. Bu bağlamda geçmişin üstünü örtmek bir yüzleşmeyi ve
hesaplaşmayı da egemen olan tarafından ötelemek anlamına gelir. Geçmişin
mirasını devralmış kuşaklar ödevlerini yerine getirene dek örtük olanı aramaya
çalışır. Bu örtük olanı aramaya
çalışırken belleğe başvurmayı kendisine ödev bilir. Resmi tarihin egemenliğine
ve klişelerine ve onun sömürgeciliğini hüküm süren versiyonlarıyla
bağlantılarına karşı çıkmak ve yeniden incelemek için gerekli olan şey geçmişin
gömülü katmanlarını oluşturan belleğin tortularının açığa çıkarılması ve
yeniden biçimlendirilmesidir. (Wayne, 2011b: 64)
4.
Filmin
Yapım Bilgileri
Adı: La Historia Oficial
Süresi: 122 dakika
Yapım Yılı: 1985
Yönetmen:
Luis Puenzo
Ülke: Arjantin
4.1 Filmin Özeti
Alicia, hukukçu
olan kocası Roberto ve 5 yaşındaki evlatlık edindiği kızı Gaby ile huzur ve
refah içerisinde yaşayan bir Tarih öğretmenidir. Film, Alicia’nın ders verdiği
okulun dönem-açılışı töreninin görüntüsüne Arjantin milli marşının eşlik
etmesiyle açılır. Alicia’nın sınıfta
ders verdiğini görürüz. “Dersimiz Arjantin Tarihi” diyerek derse başlar. Filmin
sonraki bölümlerinde Alicia’nın birkaç öğrencisiyle Tarih dersi için
tartıştığını görmekteyiz. Çünkü başta öğrencisi Costa olmak üzerine diğer
öğrencilerin ders kitaplarındaki tarihi bilgilere güvenmediklerini bu
bilgilerin gerçekliği yansıtmadığını söylemektedir. Alicia, öğrencilerin tarih
kitaplarına olan güvensizliği karşısında şaşkınlık içerisindedir ve anlam
veremez. Costa, bir gün Alicia derse girmeden önce arkadaşlarıyla birlikte
sınıfın tahtasına gazete cunta sonucu kaybolan çocukların fotoğraflarının
bulunduğu gazete sayfalarını asmıştır. Bunun üzerine Alicia Costa’yı şikâyet
etmiştir. Ancak diğer öğretmen Benitez, Alicia’nın şikâyetini geri çekmesini sağlamıştır.
Alicia, okul dışında sürekli kendi arkadaşlarının davetlerine ya da kocası
Roberto’nun arkadaşlarını davet ettiği partilere sürekli giderek elit bir hayat
sürmektedir. Bir gün Alicia, Buenos Aires sokaklarında cunta sonucu kayıp
çocuklarını arayan annelerin yapmış olduğu mitinge şahit olur ancak önemsemez.
Alicia’nın samimi
arkadaşı olan Anna, uzun bir ayrılıktan sonra Alicia’yı görmeye gelir. Anna,
sosyalist-devrimci- olduğu için, darbe döneminde sürgüne gönderilmiş ve
hapishanede işkence çekmiştir. Yaşadığı bu olayları Alicia ile paylaşmaktadır. Alicia
mesleğine son derece bağlı, resmi-tarihin geçmişi yansıtmada hakikat taşıdığı
inancına sahiptir. Ancak gerek öğrencilerinin resmi tarih karşısında tutumları
gerekse en yakın arkadaşı Anna ’nın ona hapiste yaşadığı işkenceleri
anlatmasıyla resmi tarihe olan inancında kırılmalar meydana getirmiştir. Bu
kırılmalarla birlikte Alicia Arjantin yakın tarihinin gerçeklerinin farkına
varmaya başlar. Kayıp çocukların Annelerinin yaşadığı bu üzücü olaylar üzerinde
düşünmeye başlar ve evlatlık edindiği küçük kızı Gaby ’nin de cunta döneminde
öldürülen bir kişinin çocuğu olabileceğini düşünür. Gaby ’in gerçekte kimin
çocuğu olduğunu aramaya başlar. Bu durumu,
yabancı şirketlere hukuk danışmanlığı yapan kocası Roberto ’ya danışır
ancak katı bir şekilde buna karşı çıktığını görür. Roberto gerçeklerin
farkındadır. Alicia arayışlarını sürdürmektedir. Bu arayışlar sonucu Gaby ‘in
anneannesiyle karşılaşır. Böylelikle Alicia Arjantin yakın tarihi hakkında
bilinçlenir ve Roberto’nun onun için kurduğu sahte dünyanın ve resmi-tarihin
kurduğu sahte geçmiş yansımasının, yarattığı sorunlarla yüz yüze gelmiştir.
4.2 Filmin Analizi
Askeri yönetim 1976–1982 arasında altı yıl
boyunca sürer. Bu altı yıl Arjantin tarihinde “Kirli Savaş” olarak
adlandırılacaktır. Diktatörlüğün sona ermesi, Arjantin’in Falkland Savaşı’nı
İngiltere’ye kaybetmesinden sonra olmuştur. “Kirli Savaş” yıllarında yine
birçok insan öldürülür. Binlerce insanın uçaklardan denize atıldığı iddia
edilir. Bu yılların Arjantin toplumuna getirdiği bir diğer sorun ise kayıplar
sorunundur. Binlerce insanın akıbeti hakkında hiçbir bilgi bulunmamaktadır.
Bunun yanı sıra, yine binlerce bebek ve çocuk kaybolmuştur. Aileleri öldürülen
ya da kaçırılan binlerce çocuğun zengin ailelere evlatlık verildiği iddia
edilmektedir.
(Yılmaz, 2007: 38)
“Resmi
Tarih” filmine baktığımızda söz konusu tarihsel aralığa değinmekte ve bahsi
edilen toplumsal sorunları yansıtmaktadır. Ayrıca film, Sosyo-ekonomik sistemin
1970’lerle beraber Neo-liberal ekonomik bir modele kaydığının izlerini de taşır.
Film, iktidarlar tarafından yazılan resmi tarihin görmezden geldiği, üzerini örtmeye çalıştığı toplumsal sorunları,
tekrar gündeme getirerek resmi tarih karşısında tarihi, bize Marksist bir bakış
açısından okumanın imkânını sağlar. Yarattığı bu farkındalık ve resmi tarihe
karşı bilinçlendirme filmin temel öğesi olduğu gibi geçmişin hakikati sorunsallığına
değinmesi de filmin temel amacı olmuştur. Filmde Alicia, toplumsal sorunlara
duyarsız, gözü kapalıdır. Söz konusu bu
durum kendisinin mesleğine bağlılığı ve resmi-tarihe karşı olan inancından
kaynaklanmaktadır. Öte yandan sınıfsal aidiyeti de (Burjuvazi) içinde bulunduğu
topluma yabancılaşmasına sebep olur. Alicia, yeni iktidarın benimsemiş olduğu
batı dayatması “modernleşme” yolunda kaybolmuş bir bireydir. Bu modernleşme
yolundaki kişisel serüveni ülkesinin siyasal seyrine koşut ilerlemektedir. Kendi
gerçekliği kocasının inşa ettiği bir kurgu üzerine yükselir. Aynı zamanda
ülkesinin resmi tarihi de çeşitli bilgi-iktidar pratiklerinin kurduğu “ fantezi
kurgusu” üzerinde yükselir. Gerçek, gerçekliğin algılanma biçimidir ve bu haliyle
ulusal muhayyilenin içerisine sızan bir kurgu olarak gerçeklik asıl olan
gerçekliğin yerine geçer. Epistemolojik ve ontolojik şiddetin örüntülediği
resmi tarihin bedenini kurar. Gerçek ile bağımızı kesen geçmiş ile aramıza
mesafe koyarak söz konusu boşluğa Sosyo-politik ve ekonomik kaygılarla “hayal”i
ikâme eden resmi tarih doğal olarak egemenlerin, burjuvazinin iktidarını tahkim
eden bir unsur olarak belirir. Alicia’nın resmi tarihe olan inancı bu sahte
dünyaya gerçeklik yanılsamasını ikame etmiştir. Arjantin’de gerçekleşen Askeri
darbe ile birlikte yaşanan sosyal ve siyasal çalkantılar Alicia’nın çevresindeki
bazı kişilerin hayatına nüfuz etmesiyle Alicia’nın resmi tarih anlayışında
kırılmalar yaratmasını sağlamaktadır. Bu noktada iktidar tarafından örtülmeye
çalışılan, darbe sonucunda ortaya çıkan, toplumsal
yaraların ele alınarak hatırlatılması söz konusu olmuştur. Bu hatırlatma bazen de
resmi tarih karşısında bilinç sahibi olan karakterlerle verilmiştir. Nitekim
Alicia’nın karşısında duran öğrenciler kitaplarda yazılan tarihin gerçekleri
yansıtmadığının farkındadır. Askeri darbenin yok ettiği binlerce kayıp kişinin annelerine
ev sahibi olan Buenos Aires’in ünlü meydanı Plaze de Mayo, filmde hatırlatmanın
en güçlü unsuru olmuştur. Alicia, Plaze de Mayo meydanında yapılan mitinglere şahit
olmasıyla evlat edindiği Gaby ’in kayıp birinin çocuğu olabileceği düşüncesinden
hareketle tarihsel gerçeklerin farkına vararak resmi tarih anlayışını yitirmeye
başlar. Ayrıca Gaby ’nin gerçek annesini arayış sürecinde kiliseye gidip
Roberto’nun arkadaşı olan peder gerçekler hakkında şüphe duymasını söylemesini
ve pedere ona gerçekleri söylemesini istemesi ancak pederin gerçekleri saklaması,
hastane de doğum kayıtlarının alamaması tarih anlayışını yitirmesindeki bir
başka unsur olmuştur. Bu noktada devletin ideolojik aygıtlarının( Althusser,
2008) resmi tarihin sürekliliğini sağlamakta olduğunu görmekteyiz. Filmde Roberto
yerleştirildiği konum ise batı ile ilişki halinde olarak modernleştirici elit
konumundadır. Yabancı şirketlerin hukuk danışmanlığını yapan Roberto batıdan
ithal değerlerini kendi ülkesine yerleştirerek serbest piyasa ekonomisinin
temsili durumundadır. İktidarı temsil eden Roberto, karısı Alicia’nın
gerçeklerin farkına varmasıyla onu kaybeder. Bu aynı zamanda resmi tarihin
karşında duran bir direnişin metaforik ifadesi olmuştur. Arjantin yakın
tarihine değinen bu film, örtük olanı ortaya çıkararak resmi tarih karşısında
bir direniş halinin biçimi olmuştur.
5.
Sonuç
Yerine
Üçüncü
Sinema, toplumsal bir mücadelenin aracı olmuştur. Bu mücadele, karşı tarih
anlatısıyla da kendini göstermiştir. Resmi tarih anlayışını benimseyen birey,
geçmişe yüzeysel olarak bakmaktadır. İktidarın kurduğu bu tarih anlayışı
bireyin toplumsal sorunları ele almasını, sorgulamasını engeller. Böylelikle
kendi kurduğu tarihle tahakkümünü güvence altına almaya çalışır. Bu noktada tarihi
konu edinen Üçüncü Sinema filmleri, iktidarın kurduğu kurumsal tarihi sorgular
ve iktidar tarafından ezilen toplumun kendi tarihini kurmasında önemli bir
anlatı dili haline gelerek insanın tarihini ortaya koyar. Bu bağlamda resmi
tarihin tahrif edilmesi esasında bize bir hesaplaşmanın da önünü açar. Bu
hesaplaşma ezilenin tarihini, kültürünü, kimliğini açığa çıkarır. “Resmi Tarih” filmi bu noktada iktidar
tarafından kurulan tarihin geçmişi ele alması sorunsallığını göz önüne koyarak
bu tarihe karşı bilinçlenme gerekliliğine değinmiştir.
Kaynakça
Armes,
R. (2011) Üçüncü Dünya Sineması ve Batı,
İstanbul: Doruk Yayımcılık
Althusser,
L.(2008) Yeniden Üretim Üzerine,
İstanbul: İthaki
Çetin,
E. (2007) Manifestolardan Günümüze Üçüncü Sinema Tartışmaları. Biryıldız
E. ve Erus Z.Ç (Ed.) (2007) Üçüncü
sinema ve Üçüncü Dünya sineması içinde (19-50) İstanbul: Es yayınları
Ferro,
M. (1995) Sinema ve Tarih, İstanbul:
Kesit Yayıncılık
Odabaş,
B. (2013) Üçüncü Sinema, İstanbul:
Agora Yayımcılık
TEMİZTAŞ,
Mustafa. (2002). “Üçüncü Sinemanın Bitmemiş Deneyi” Yeni Sinema Dergisi. Ocak-Şubat. (40-46).
Tosh,
J. (1997) Tarihin Peşinde, İstanbul:
Tarih Vakfı
Yılmaz,
H. (2007) Latin Amerika Sinemasında
Toplum:1960’ların Sinema Hareketi ile 1995 sonrası Yeni Sinemanın karşılaştırılması,
yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi, Ankara
Wayne,
M. (2011a) Politik Film Üçüncü Sinemanın
Diyalektiği, İstanbul: Yordam Kitap Yayıncılık
Wayne,
M. (2011b) Sinemayı Anlamak, Ankara:
De Ki