ÜÇÜNCÜ SİNEMA BAĞLAMINDA MOOLAADE(KORUMA) FİLMİNİN DEĞERLENDİRMESİ
Beril Kızıltuğ*
Giriş
Bu çalışma, üçüncü
sinema ve üçüncü dünya sineması kavramları kapsamında Ousmane Sembene’nin 2004
yılında çektiği Moolaade (Koruma) filmini ele alacaktır. Film kadın sünnetine
karşı mücadeleyi vurgularken bir yandan da radyo gibi bir iletişim aracının
toplumda yaptığı değişime dikkat çeker. Kadınların müzik dinlediği, haber
aldığı ve tüketici kültürü ile karşılaştığı bu araç onların hayatını değiştirir.
(akt. Biryıldız, Erus, 2007; 193). Film, erkek egemenliğine karşı, ‘arınma’ adı
altında yapılan bir ritüele karşı
kadınların direnişini göstermesi açısından önemlidir. Gittikçe
küreselleşen ve sınırların yok olduğu dünyada fakirler daha fakir olmaktadır ve
Moolaade filmi Afrika’nın küçük köyünün de bu şartlardan nasibini aldığını
gösterir. Filmlerde sömürgesiz bir hayat, sınıf, din, dil farkı gözetmeksizin yaşamaya, ezilen
tarafların mücadelesine vurgu yapılmaktadır. İnceleyeceğimiz filmde kadın ve
erkek arasında ve geleneklere karşı verdiği bir hak mücadelesi vardır. Gelenek
adı altında yıllardır devam eden ve hala da devam etmekte olan bir uygulamayı
eleştirmekte ve buna karşı gelinmesi gerektiğini göstermektedir.
Üçüncü Sinema Üzerine
Üçüncü dünya sineması, üçüncü dünya ülkeleri olarak
adlandırılan özellikle Latin Amerika ve Afrika’da yaygınlaşan sinemadır. Gişe
kaygısı ile yaratılan ticari filmlerin
yeri olan Hollywood birinci sinema, estetik odaklı Avrupa filmleri ikinci
sinema, hayatın gerçekçi portresini sunan, siyasi sosyal anlamda bir derdi olan
zulümlerin ve devrimlerin anlatıldığı savaşın iki yüzünü gösteren, sınıf ve
kültür sorunlarını anlatmayı dert edinen, ulusal ve kişisel kimlik mücadelelerini
içinde barındıran, politik ve militan olarak adlandırılan sinema ise üçüncü
sinemadır.
Solanas ve Gettino manifestodaki
tanımlamalarda Birinci Sinemanın büyük bütçeli, İkinci Sinema’nın auteur ve
Üçüncü Sinema’nın ise militan kolektif sinemalar olarak algılanmasına karşı
çıkar ve belirleyici olanın, çıkarlarına hitap edilen kitle olduğunu belirler.
Bu doğrultuda Birinci Sinema kıtalar aşırı büyük sermayenin, İkinci Sinema
küçük burjuvazinin, Üçüncü Sinema ise bunların dışında kalan kitlenin
çıkarlarını yansıtmaktadır (Erus,
2007: 43).
Solonas ve Getttino’ya göre üçüncü sinema ideolojiktir, politiktir fakat
bu ideoloji ve politiklik egemen kesimin çıkarlarına göre işlemez. Bu sinema,
ezilen sınıfın, ötekileştirilenlerin, hakları çiğnenen kadınların, köleleştirilen
insanların sesidir. Birinci ve ikinci sinema olarak adlandırılan filmler de
mutlaka politiktir. Her filmin bir ideolojisi vardır. Gizliden gizliye, hoşça
vakit geçirtirken bile verdiği bir mesajı vardır. Fakat üçüncü sinema doğrudan
direkt olarak izleyicisine ulaşır. Filmde söylemek istediklerini rahatsız
edecek şekilde gözler önüne serer.
Üçüncü sinemanın bu dünya içinden çıktığı düşünülen üçüncü
dünya, coğrafi sınırlar olarak bir gösterge bağlamında değil, ekonomik ve
siyasi bir kavram olarak kullanılmıştır. Üçüncü dünya ülkeleri
sömürgeleştirilen, sömürgeyi yaşayan ülkeleridir. Doğu ülkeleri yani Batı’ya
göre Doğu’da kalmış ülkeler, yoksullar, beyaz olmayan ırk, sanayisi gelişmemiş
ülkelerin hepsi üçüncü dünyayı oluşturur. Üçüncü dünyanın oluşmasına sebep olan
ülkeler sömürgeci, kapitalist, beyaz ırktan oluşan batı ülkeleridir.
Üçüncü dünya ülkeleri çoğunlukla siyasal
bağımsızlıklarını İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra kazanmışlardır. Eğitim
seviyeleri düşüktür, iş sektörü olarak tarım yoğunluklu olarak çalışırlar.
Nüfus bakımından kalabalıktırlar. Doğum oranları ve aynı zamanda ölüm oranları
da yüksektir. Geleneklerine düşkündürler, siyasal bakımdan dalgalanmalar
mevcuttur, istikrarlı bir siyasal politikaları bulunmamaktadır (akt. Odabaş,
2013: 11-12).
Hollywood’un önderlik ettiği ticari sinema
savaş yıllarında insanları buhrandan ve ekonomik sıkıntılardan uzakta tutup
oyalarken, bu çizginin dışındaki sanat filmlerine ağırlık veren Avrupa sineması
vardır ve o yıllarda burada ortaya atılan İtalyan Yeni Gerçekçilik ve Yeni
Dalga gibi sinema akımları üçüncü sinema üzerinde bir etkiye sahiptir. Üçüncü
sinema terimi Arjantinli sinemacılar Fernando Solanas ve Octavio Gettino’nun ‘Üçüncü
sinemaya doğru’ (Toward a Third Cinema) adlı manifestolarında açıkladıkları bir terimdir. Manifesto, Hora
des Los Hornos (Kızgın Fırınların Saati, 1968) filminin ardından
yayınlanmıştır. Bu sinemanın hedefi kolektif bilinci uyandırmak ve halkı
bilinçlendirmektir. Birinci sinema olarak adlandırılan Hollywood filmlerinden,
Avrupa sanat filmlerine kadar her filmde ticari kaygı olduğu kadar, bir
ideoloji vardır ve her film politiktir. Üçüncü sinemayla birlikte bu filmlere
bir karşıt taraf gelmiştir. Seyirciyi belli konularda harekete geçirebilen ve
kısmen rahatsız da edebilen, sistemi, devleti, kapitalizmi sorgulatan
filmlerdir. Anti-emperyalist, anti-kapitalist ve sistem karşıtıdır. Sadece
gerçeği vermeyi amaçlar.
Üçüncü sinemayı teorik anlamda besleyen bakış
açılarına sahip manifestolardan biri olan Julio Garcia Espinosa ‘For a Imperfect
Cinema’ (Mükemmellikten Uzak Bir Sinema İçin) ve Solanas ve Gettino’nun Toward
a Third Cinema (Üçüncü Sinemaya Doğru) manifestosunda Batı’nın mükemmelliyetçiliğine
olan güvensizlik tekrarlanır ve amaç doğruyu yeniden yakalayan bir gerçeklik
kurarak yeni bir sinema yaratmaktır. ( Armes, 2011; 222-223).
Espinosa, kusursuz sinema derken teknik olanaklardan
dolayı Amerikan sinemasından bahsetmiştir. Az gelişmiş ülkelerdeki sinemaların,
bu ülkenin teknik seviyesine ulaşamayacağını ama tekniğin sanatsal ve içerik
açısından pek de önemli olmadığından bahsetmiştir. (Gökçek, 2011; 29).
Glauber Rocha ‘Açlığın Estetiği’ (Aesthetics of
Hunger, 1965)’de ülkesinin en büyük sorununun açlık olduğunu ve açlığın şiddeti
doğurduğunu, dolayısıyla sinemada açlığın ve şiddetin estetiğini vermeye
çalıştıklarını söylemiştir (Gökçek, 2011; 29). Ahlaki duruş açısından bu
şiddet, nefret ve hınçla tamamlanamaz. Bu şiddetin kaynaklık ettiği sevgi-aşk
şiddetin kendisi kadar acımasızdır, çünkü bu ne bir kendi kendinden hoşnut olma
sevgisidir ne de derin bir düşünme halidir, aksine daha çok bir eylem ve
dönüştürme anıdır (Odabaş, 2013).
Üçüncü sinemayı
belirleyen, ne türü ne de belirgin siyasal yaklaşımıdır; onun dünyayı
anlayışıdır. Herhangi bir öykü, herhangi bir konu Üçüncü Sinema tarafından
işlenebilir. Bağımlı ülkelerde, Üçüncü Sinema söylence karşıtı, ırkçılık
karşıtı, burjuva karşıtı ve popüler ulusal kurtuluş arzusunu ortaya koyan
sömürge karşıtı bir sinemadır. (Akt; Odabaş; 25-26).
Afrika Sineması Üzerine
Batı’nın ‘uygarlaştırılmaya’ ihtiyacı olduğunu
düşündüğü Afrika, Batı sinemasında hep gidip kurtarılması gerekilen bir yer
olarak tasvir edilir. Bu Afrika’yı
sadece batının gözüyle görmemize sebep olan sinemaydı.
Afrika sineması iki boyutla değerlendirilecek olursa
birinci boyut, kendilerine özgü tarihleri ve kültürleriyle Kıta’da bulunan
ülkelerin ürünlerini ve Kıta dışında yaşayan Afrika kökenli sanatçıların
yaptıkları filmlerin gelişimini ele almaktır. İkinci boyut ise Üçüncü dünya
sineması altında yürüyen tartışmaların bir parçası olarak yapılan
değerlendirmedir (akt. Biryıldız-Erus, 2007; 173). 1960’lardan itibaren Afrika
sineması dönüşüme uğramıştır. Afrika filmlerinde çok temel olarak işlenen
temalar; anti-emperyalizm, yeni kolonyalizme karşı mücadele, bağımsızlık
sonrası yaşanan yanılsama kırılması, hayat standartlarının düşük kalitesi, bürokrasideki
yozlaşma, siyasi çürüme, şahsi menfaatlerin yanı sıra, İslamlaşma ve İslam
öncesi dönemdeki insani unsurlar ; aşk, sadakat, tutku, önyargı, mistik ve
mucizevi haller, özgün Afrikalı duyarlılığı olarak ortaya çıkar (Kabil, 2005).
Bu döneme kadar Afrika sinemasındaki sömürgeci ülkelerin etkisi, üçüncü
sinemanın varlığıyla karşıt bir taraf bulmuştur. Bir görüşe karşı aynanın
farklı yüzünü gösteren bir görüş daha çıkmıştır. Afrika sineması hem sanatsal
hem de siyasi zeminde tartışılabilecek filmler yaratmaktadır. Afrika
sinemasının en önemli isimlerinden sayılan Ousmane Sembene’nin filmlerinde
siyasal ve toplumsal eleştiri ön plandadır. Sembene filmlerinde gerçekçilikten
yanadır ve filmlerin geçtiği yerleri ve insanları gerçek hayattaki gibi
yansıtır. Yerel dilleri kullanır. Değerlendirmesini yapacağımız Moolaade
filminde de yerel dil kullanmaktan yana olmuştur. Sembene’nin filmlerinde
toplumsal ilişkiler ön plandadır. Afrika insanın hayatına toplumsal sorunlar
üzerinden yaklaşır.
OUSMANE SEMBENE’NİN MOOLAADE(2004)
FİLMİ
Filmin Künyesi
Moolaade: Senaryo: Ousman
Sembene Yönetmen: Ousmane
Sembene. Yapımcı: Ousmane Sembene, Thierry Lenouvel. Oyuncular:
Maimouna Helene Diarra, Rasmane Quedraogo (Cire), Fatoumata Coulibaly(Colle),
Salimata Traore, Dominuque Seida. Yapım: 2004, Tunus.
Tür: Dram. Süre: 120dk.
Karakterler
COLLE: Arınma adı altında yapılan kadın sünnetini
çocukluğunda yaşamış ve bu sebeple iki çocuğunu normal doğum sırasında
kaybetmiştir. Üçüncü ve tek çocuğu olan Amsatuo’yu sezeryan doğum ile acı
çekerek dünyaya getirebilmiştir. Afrika’da küçük bir köyde yaşayan Colle,
Afrika’daki kadınların sünnet yüzünden çektiği acılara kendince karşı durmaya
çalışır ve sünnetten kaçan çocuklara geleneksel yöntemlerle koruma sağlar. Köyde
erkeklere ve sünnet geleneğine karşı kadın direnişine öncülük eder.
CİRE: Colle’un kocasıdır. Üç karısı vardır ve
Colle onun en sevgili karısıdır. Bathıly, köydeki diğer erkekler gibi baskıcı
ve katı değilse bile, abisinin baskıları yüzünden köyün büyüklerinin gözünde
erkekliğine laf getirmemek için karılarının başkaldırışlarına tepkide bulunur.
ÇERÇİCİ: Fransa’dan aldığı türlü türlü eşyayı
köyün meydanına getirip satan kişidir. Bu yüzden ona çerçici diye seslenirler.
Filmde küreselleşmeye de bir gönderme vardır ve bu çerçici sayesinde seyirciye
aktarılır. Dışarıdan getirdiği malları oldukça yüksek fiyatlarla satar. Ekmeği
bayat ve kuru olmasına rağmen neredeyse iki katına verir ve bunun adına
küreselleşme ve serbest piyasa der. Köydeki geleneklere karşıdır. Küçük yaşta
kızların evlendirilmesine karşıdır. Eski bir subay olan çerçici, düşük rütbeli
subaylar oldukları için maaşlarından, yüksek rütbelilerin çaldığını anladığında
bir isyan çıkarmış fakat bunun sonucunda hapis yatmış ve şerefi teslim
edilmeden salıverilmiştir. Çerçici filmde köyün diğer erkeklerinden farklı bir
yerde durur. Onların yaşadığı gibi bir hayat yaşamaz, kadınlara davranışları
farklıdır ve bu hoş karşılanmamaktadır.
İBRAHİMA: Köy büyüklerinden birinin oğludur. Fransa’da
çalışıp para kazanmıştır ve döner dönmez Colle’un kızı olan Amsatou ile
evlendirilmesi uygun görülse de Amsatou’nun sünnetsiz olması sebebiyle kuzeni
olan 11 yaşındaki bir kız çocuğu uygun görülür. İbrahima Fransa’dan pek çok
eşya ve televizyon getirmiştir. Köyün tek iletişim aracı radyodur. İbrahima
Fransa’dan gelen köye göre görece batılı bir kişiyi temsil eder ve babasına
belli konularda karşı çıkar. Fransızca öğrenmiştir ve köyün kızları onunla
evlenirlerse sınıf atlayacaklardır. Takım elbisesi, ayakkabıları ve
konuşmasıyla tam bir batılı olarak filmde temsil edilir. Batı’nın olanaklarından,
iletişimden radyo ve televizyonun artık susturulamayacağından söz ederek
globalleşmeye de gönderme yapar.
Özet
Ousmane Sembene’nin 82 yaşında
çektiği Moolaade filmi, küçük bir köyün bir kadın liderliğinde kadın sünnetine
karşı gelişlerinin, direnişlerinin öyküsüdür. Filmin başlığı, dört küçük kızın sünnetten
kaçıp, Colle tarafından çağrılan koruyucu bir ruh anlamına gelir. Kızlar
genital kesim töreni olan ve arındırılma töreni olarak bilinen sünnetten
kaçarlar ve Colle’a sığınırlar. Colle, Moolade’yi bitiren sözü söyleyene kadar
kızlara kimse dokunamayacaktır. Köyün büyükleri Colle’a karşı tavır alsalar da
Colle direnişini film boyunca sürdürecektir. Çocukken yaşadığı sünnet nedeniyle
yaşadığı acılar yüzünden kendi kızının da arındırılmasına karşı çıkmıştır.
Köyün erkeklerinin ve kendi kocasının baskılarına rağmen sözünden dönmeyecektir
ve isyancı olarak dize getirilmesi beklenecektir.
Moolaade Filminin Değerlendirmesi
Film,
altı tane kızın arınma ritüeli yani kadın sünnetinden kaçıp Colle’ün evine
sığınmasıyla başlar. Dört küçük kız Colle’un korumasına sığınacaktır. Kaçan iki
kız sünnet olmamak için kuyuya atlayarak kendilerini öldürmüşlerdir. Kadın
sünneti Afrika’nın bitmeyen bir sorunudur. İslamla ve temizlikle
ilişkilendirilerek erkeklerin gözünde sünnetli kadın helal ve temiz
gösterilmektedir. Arınma olarak geçmesi bu sebepledir. Colle, çocukluğunda
sünnet edilmiş ve iki çocuğunu bu yüzden dünyaya getirememiştir. Kadın sünneti,
kadınların sağlığını tehdit eder ve cinsel ilişkiden zevk alamamasını hatta acı
duymasını sağlayarak bir bakıma cezalandırır. Colle geçmişte yaşadığı kötü
deneyimler yüzünden ve sünnet inancının İslam ile alakası olmadığını
düşündüğünden buna karşı çıkar ve kendi kızını da sünnet ettirmez. Yanına
sığınan çocukları da bu yüzden koruyacaktır.
Köyde sadece radyo dinlenir. Kadınların hem
eğlenceleri için hem de dış dünya ile bağlantı kurdukları için radyo önemlidir.
Ekmek onlar için ne kadar önemliyse radyo da o kadar önemlidir. Colle, kızları
korumak için eski inanışlarına göre koruma anlamına gelen Moolaade büyüsü
yapar. Moolaade’yi bozan kelimeyi söylemediği takdirde kızlar koruma altında
olacaktır. Köyde, köyün büyükleri olan erkeklerin yönetimi söz konusudur. Bu
büyüklerden olan Dougoutigui’nin oğlunun Fransa’dan dönmesi ailesi ve köy halkı
için önemli bir olaydır. Fransa’da çalışması, para kazanması ve Fransızca
öğrenmesi İbrahima’yı köy halkı için önemli biri haline getirmiştir. İbrahima
döndüğünde evlendirilmesi uygun görülür ve bu kişi Colle’nin kızı Amsatou’dur. İbrahima’nın
dönüşü şölen havasında kutlanır. Üstünde takım elbise, ayakkabısı ve çantasıyla
bir ‘batılı’ gibi gösterilir. Amsatou
ile evlenmesi yasaklanır çünkü o sünnetli değildir. İbrahima’ya uygun olarak
görülen kişi ise on bir yaşındaki kuzenidir. Kadınlar sadece kadınlık
vazifelerini yerine getirmek için ve çocuk doğurmak için vardır. Filmde on bir
yaşındaki bir kız çocuğunun evlendirilmesinde bir sakınca yoktur. Kadınlar, köyün
ileri gelenlerine ve kocalarına karşı gelmemeli ve kaderlerine razı
olmalıdırlar. Sünnetsiz olduğu için hiç evlenemeyeceğini düşünen Amsatou
annesine isyan eder. Fakat Colle köyün erkekleri ve diğer kadınlar gibi
düşünmemektedir. Ona göre sünnet olmak kadınlar için sağlıksız, gelecekte anne
olmalarını engelleyebilecek kötü bir şeydir ve İslamiyet ile bir alakası
yoktur.
Colle’nin kocası
çalışmak için gittiği tarlalardan döndüğünde köyün ileri gelenleri Colle’nin
kızları koruduğunu ve onlara karşı geldiklerini söyler. Filmde Colle’nın kocası
Cire köydeki otoriter görünümlü erkeklerden farklı bir yapıda gösterilir.
Karısının haklarına saygılıdır. Tarlalardan döner dönmez karısını dize
getirmesi gerektiği, radyosuna el konması gerektiği söylense de o buna karşı
çıkar fakat eve geldiğinde üç karısını da karşısına alarak otoritesine karşı
geldiklerini söyleyerek onlara göz dağı verir. Toplumsal cinsiyet bağlamında
bakacak olursak filmde bir erkek egemenliği söz konusudur ve kadınlar edilgen
varlıklar olarak gösterilir. Etken bir konuma geçtiklerinde ise tehdit unsuru
olarak görülürler. Bu tehditten kurtulmak için de ellerinde ne varsa alınmak istenir. Radyolarını ellerinden almalarının sebebi,
dışarıyla bağlantılarını keserek hiçbir konuda bilgi edinmemelerini sağlamak ve
onların zihniyetlerini cahil bırakmaktır. Cahil kalırlarsa köydeki erkek
egemenlik devam edecek ve kadınlar susarak hayatlarına devam edeceklerdir. Cire
ilk aşamada karısına bunu yapmak istemez fakat otoritesi ve erkekliği
sorgulanmaya başladığında karılarının elinden radyoları alır, kızları serbest
bırakmasını ister ve Moolaade’yi sonlandırmasını emreder. Colle bunu kocasının
diğer karısıyla paylaştığında bunu asla yapmamasını kesilmeyi kendisinin de
sevmediğini kızlarını da isteğinin dışında kestirdiğini söyler. Colle bir
anlamda bir dayanışmanın başlatıcısı olmuştur. Köyün kadınları ondan güç alarak
sünnete karşı gelmeye başlamışlardır.
Küreselleşmenin Afrika’nın bu küçük köyüne de uğraması
İbrahima sayesindedir. İbrahima küreselleşmeyi savunur. Dünyanın her yerinde
artık radyo ve televizyonun olduğunu ve onların susturulamayacağını söyler.
Filmde küreselleşmeyi temsil eden bir diğer karakter Çerçici’dir. Fransa’dan
getirdiği malları köyün meydanında yüksek fiyatlarla satmaktadır. Serbest
piyasa ve küreselleşmenin artık dünyanın her yerinde olduğunu belirterek çok
ucuza mal ettiği malları ve bayat ekmeği yüksek karla satmaktadır.
Cire’nin uyarıları kadınlar tarafında bir değişiklik
yaratmamaış Colle, kızları bırakmamıştır. Köyün ileri gelen erkekleri bu
durumdan rahatsız olmuş ve Cire’nin üstüne gitmeye başlamışlardır. Özellikle
Cire’nin abisi baskı yapmakta ve erkekliğini sorgulamaktadır. Hegemonik
erkeklik bağlamında bakacak olursak köyün ileri gelenleri bunu temsil eder.
Hegemonik erkeklik, nasıl olup da küçük bir azınlık erkeğin bütün iktidar ve
güç pozisyonlarını ellerinde tuttuğunu; bunu nasıl meşrulaştırıp tahakkümü
yeniden var edebildiğini açıklamaya çalışır (Sancar, 2008: 32). Cire, bu
hegomonik erkek azınlığının altında kalmış ve erkekliğine laf getirmemek için
çok sevdiği karışını köyün meydanında kırbaçlamıştır. Kırbaçlama sırasında
kadınlar diren diyerek Colle’nin direnişine destek olmaya çalışmışlardır. Colle
Moolaade’yi sonlandıracak sözü yine de söylememiştir, kırbaçlama olayını gören
çerçici engel olur. Köyün büyükleri Çerçici için köyden sürülme ve öldürme
kararı vermişlerdir. Çerçici’yi iktidarlarını sarsan bir güç olarak gördükleri
için ortadan kaldıracaklardır. Colle’un kırbaçlanma sırasında koruma altında
olan bir kız çocuğu gizlice alınır ve sünnet sırasında hayatını kaybeder.
Sünnet yüzünden ölen kız çocuklarından sadece biridir. Colle Moolaade’yi
sonlandırır. Köyün kadınları Colle’nin evinde toplanır ve konuşurlar. Colle’nin
direnişi bütün kadınları onurlandırmıştır ve daha güçlü ve kararlı
görünüyorlardır. Verdikleri kayıplar annelere acı verse de başka kayıp vermemek
için tek yürek olmuşlardır. Köyün meydanında toplanırlar ve sünnete karşı
olduklarını, artık hiçbir kızın kesilmeyeceğini haykırırlar. Kızları sünnet
eden bir grup kadına karşı gelirler ve bir daha hiçbir kıza dokunamayacaklarını
söylerler. Ellerindeki bütün bıçakları alarak onların hükümranlıklarına son
verirler. Colle’nin kocası Cire köyün ileri gelenlerine ve abisine olan
öfkesini dile getirerek onların baskılarına karşı gelir. İbrahima köyde söz
sahibi olan babasına evliliği konusunda karşı çıkar ve o da bu baskıya bir son
verir.
Köydeki erkeklerin baskılarına ve küçük kızları sünnet
eden kadınlara karşı tek başına bir direniş gösteren Colle, köylü halka örnek
olarak onlara başkaldırmada ve haklarını savunmada bir umut olmuştur. Bu
dayanışma sayesinde kızlar sünnet edilmeyecek, radyoya ve televizyona el
konulmayacak, köyde artık sadece erkeklerin sözü geçmeyecektir.
Sonuç
Afrika
sineması hem oluşturduğu toplumsal hareketler hem de politik hedefleri
doğrultusunda yeni bir dil oluşturan sinemadır. Üçüncü sinema kapsamının yanı
sıra, Afrika sineması, gelenek, sömürgecilik, ezen ve ezilenin karşı karşıya
gelmesi, sosyalizm, İslam ve İslami gelenekler, postkolonyalizm, kimlik ve ait
olma gibi kavramları ele alarak filmler ortaya koyar. Üçüncü dünya sineması
içinde gelenekler ile modernliğin karşıtlığı, sömürge, kolonyal müdehaleler,
ırkçılık, hak mücadelesi, göçler, toplumsal yıkımlar ve sorunlar işlenir. İncelediğim
Moolade filminde kızının sünnet edilmesini istemeyen geleneklerine bağlı ve
sorgulamayan köyün diğer kadınlarından farklı olarak bir kadın karakteriyle
Colle, sünnete karşı durarak tek başına bir direniş göstermiş ve köyün
erkeklerine karşı dik duruşuyla kısa zamanda köyün diğer kadınlarıyla birleşmiştir.
Yönetmen Ousmane Sembene filmlerinde toplumsal sorunlara değinmesi açısından
önemli bir yerdedir. Bu filmde de Sembene Afrika’nın kadınlarının bir yarası
olan kadın sünneti sorununa bir kadının direnişiyle ve gerçek hayatmış gibi
göstermiştir.
1960’lı yıllarda başlayan üçüncü sinemanın etkileri
Afrika Sineması içinde de hayat bulmaya başlamış ve 80’li yılların ardından
gündelik yaşamın sorunlarına da kaymaya başlamıştır (akt. Biryıldız, Erus,
2007: 194). Filmde Sembene toplumsal bir sorunu gözler önüne sermiştir. Afrika’nın
gerek siyasi anlamda gerekse kolonyal dönem sonrası yaşadığı sorunlar anlamında
ve aynı zamanda dinle ilgili geleneksel yapının sorunlu olması nedeniyle bu
konular filmlerde hayat bulmuştur.
Üçüncü sinema kapsamında değerlendirilen Afrika filmleri Afrika’nin tarihini
hatırlatma ve her anlamda mücadelesine devam etmesi açısından değerlidir.
Sembene’nin 82 yaşında çektiği bu son filmi olan Moolaade, Afrika dışında çoğu
insanın bilmediği bir derdi, stüdyosuz, çoğunlukla amatör oyuncularla,
gerçekten yaşanılan yerleri ve yaşanılan bir hayatı göstermesiyle ve yerel dil
kullanımıyla Afrika’nın kendi kültürünü, kendi özünü kullanmasıyla hafızalarda
bir yer edinecektir.
KAYNAKÇA
1) Armes, R. (2011). Üçüncü Dünya Sineması ve Batı. İstanbul: Doruk Yayınları.
2) Biryıldız, E., Çetin-Erus, Z. (Ed.) (2007). Üçüncü Sinema ve Üçüncü Dünya Sineması. Es Yayınları.
3) Odabaş, B. (2013). Üçüncü Sinema. İstanbul: Agora Kitaplığı.
4) Sancar, S. (2008). Erkeklik: İmkasız İktidar. Ankara: Metis Yayınları.
5) Gökçek, Y. Z. (2011). Postkolonyal Afrika Sineması. Beykent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sinema ve Televizyon Anasat Dalı, Sinema ve Televizyon Sanat Dalı Yayımlanmış Yüksek Lisans Tezi.
6) Kabil, İ. (2005). Özgün Bir Söylem: Afrika Sineması. Erişim tarihi: 29.01.2015 http://www.anlayis.net/makaleGoster.aspx?dergiid=22&makaleid=4161
*Mersin Üniversitesi Radyo Sinema ve Televizyon
Anabilim Dalı Yüksek Lisans Öğrencisi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder